Daha İyi Bir Hayat İçin

        İnsanlar, isteyip de sahip olamadığı özellikleri kimde görürse ona kaptırırmış kendini. 

        Doğru, çünkü "boşluk" kabul edilemez bir olgu ve boşluğu hissettiğimiz anda, hemen yerini doldurabilecek bir şeyler ararız. 

        Mesela; güç. Zayıf bir insanın kendinden güçlü olarak gördüğü kişiye kalbini / beynini açması gayet doğal. Çünkü onunla birlikteyken kendi eksik yanlarını tamamladığını düşünür. Bu da kendini güvende hissettirir, ki temel ihtiyaçlarımızdan biridir bu güven duygusu. Hatta, kendi görevi olan şeyleri bile, bu güçlü gördüğü kişinin üzerine yıkar ki, ayrıca bir rahatlama şeklidir zayıf insan için. Zamanla bu "zayıf" kişi, düşünmek ve akıl yürütmek, sorgulamak gibi yaşamsal fonksiyonları da kaybetmeye başlar, ki asıl film burada başlar kanımca. Artık baktığı bir yön yoktur da, kendisinin yerine bakan, düşünen biri (veya birileri) vardır. "Güçlü" dediğimiz kişilerin de rolü burada başlıyor; iyi niyet içinde olan veya olmayan şeklinde. Çünkü, güç demek bir bakıma liderlik demek, hele ki zayıfların çok olduğu yerde kuşku götürmez bir kesinlik kazanır. 

        Liderlik özellikleri, kullanıldığı grup veya topluma göre değişiklik gösteriyor. Yani, kaliteli bir liderden beklediğimiz özellikleri her zaman göremiyoruz. Bu da söz konusu kişiyi, o grup veya toplumda lider yapan insanların kalitesinden geçiyor. Mesela, sesi yüksek çıkan, hitabet becerisi yüksek olan fakat tutarsız ve yalanlarla dolu konuşmalar yapan biri, zayıf grubu çok rahat bir şekilde etki altına alabiliyor. Hatta tüm algılarını ele geçirebiliyor. 

        Bence lider olmanın geçerliliği, sadece hitabet becerisinden değil, doğruluk ve dürüstlükten geçmeli. Hatta bunlar öncelikli sayılmalı. Her ne kadar teoride zaten böyle olsa da, dediğim gibi hitap edilen gruba göre ne yazık ki değişiklik gösteriyor.


        Zayıf diye nitelendirdiğimiz insanların yanında bazen bizler de sesi yüksek çıkan insanları daha çok dikkate alıyoruz. Yalnız, dikkatimizi çekiyor veya kulak kabartıyoruz demiyorum, resmen "dikkate alıyoruz". İstemeyerek de olsa algılarımızı yönetmesine izin veriyoruz. Etkisi belki kısa sürüyor ama illa ki duyduklarımız beynimize çarpıyor. En basit örnek; okul yıllarımıza dönüp baktığımızda, her sınıfta veya arkadaş grubunda illa ki birileri ortamdaki etki açısından daha baskın çıkmıştır. Eğer şansımız varsa iyi niyetli biriyse sorun yok, fakat sırf kendi çıkarları için hareket edip, yanındakileri de sürükleyen biriyse, o gruptan kopmamak adına, içimize sinmemesine rağmen çoğunluğa uymak zorunda kaldığımız zamanlar olmuştur. Bu kişinin hatalarını söylemeye kalkınca da, "kraldan fazla kralcılık" ile geçinen "yandaşları" tarafından linç edilmişizdir.

        Özgüveni yüksek, algıları güçlü insanlar bile bazen gücünü kullanamayabiliyor. Bu yüzden, kontrolü elden bırakmamak için ekstra çaba sarf etmeliyiz. Hatta gerekirse, bize zarar veren insanlarla kalmayıp, ona destek veren, büyüten yücelten o "zayıf" insanları da hayatımızdan çıkarmalıyız; "daha iyi bir hayat" için.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatın Kokusu

Çizgi