Kayıtlar

Güzellikler neden görecelidir ?

Resim
Mesela, çekirdek yerken fark ettim; paketin dibinde her zaman kabuğundan kurtulmuş üç-beş özgür çekirdek beni gülümsetir. Nedense daha tatlı gelir, sanki diğerlerinden bir farkı varmış gibi. Neden ama? Onu yemek daha zahmetsiz, o yüzden mi? Gerçi çekirdeğin kabuğunu ayıklarken fazla bir zahmet çekmeyiz, hele ki izlediğimiz, dinlediğimiz bir şey varsa, nefes alış verişi kadar sıradanlaşır bu. Lezzet desek o da aynı. Neden gülümserim o zaman içten içe? Hazıra konmuşluk hissi, küçük de olsa insanı rahatlatıyor. Belki sizin için bu hiçbir şey ifade etmez, belki onları fark etmezsiniz bile. Görece dediğimiz bu oluyor sanırım. Fakat bazen, daha büyük şeyler oluyor hayatımızda, durup düşünmemizi gerektirecek kadar. Ama çoğu zaman kaçırabiliyoruz ya da fark edemiyoruz.  Çoğu zaman sahip olduklarımızın kıymetini bilmeyiz. Yani, "nasıl olsa benim" duygusu işte... Belki de kıymet bilme duygusu bize "kaybetme"yi hatırlattığı için, bilinçaltımıza bilinçsizce bastırıyoruz bun...

Daha İyi Bir Hayat İçin

Resim
          İnsanlar, isteyip de sahip olamadığı özellikleri kimde görürse ona kaptırırmış kendini.            Doğru, çünkü "boşluk" kabul edilemez bir olgu ve boşluğu hissettiğimiz anda, hemen yerini doldurabilecek bir şeyler ararız.            Mesela; güç. Zayıf bir insanın kendinden güçlü olarak gördüğü kişiye kalbini / beynini açması gayet doğal. Çünkü onunla birlikteyken kendi eksik yanlarını tamamladığını düşünür. Bu da kendini güvende hissettirir, ki temel ihtiyaçlarımızdan biridir bu güven duygusu. Hatta, kendi görevi olan şeyleri bile, bu güçlü gördüğü kişinin üzerine yıkar ki, ayrıca bir rahatlama şeklidir zayıf insan için. Zamanla bu "zayıf" kişi, düşünmek ve akıl yürütmek, sorgulamak gibi yaşamsal fonksiyonları da kaybetmeye başlar, ki asıl film burada başlar kanımca. Artık baktığı bir yön yoktur da, kendisinin yerine bakan, düşünen biri (veya birileri) vardır. "Güçlü" dediğimiz...

Nesli Tükenmesin Diye

Resim
Çocukluğumuzdan beri canımızın istediği çok fazla oyuncak, abur-cubur olmuştur. Hani hemen o an isteriz, olmazsa bekleriz, yine olmazsa içimizde büyür bazı istekler. Falanca kişide görmüşüzdür de, bizim değildir, üzülürüz. Ve, "Büyüyünce çok param olucak, ben de alıcam" cümlesi yerleşir kafamıza. Büyürüz, evet çok paramız olur, hepsini alabilecek kadar; hatta belki nostalji olsun diye alırız bile. Fakat o tadı bulamayız. Yani belki o boşluğu madde anlamında doldururuz da, kalbe değmez.            Çünkü o artık sadece bir "nesne" dir ve o nesnenin bedeni burada olsa da ruhu geçmişte kalmıştır. Çünkü, bizim ruhumuz da çok değişmiştir artık.            Ve artık o, ilk kalp atışımızın sebebi olamaz artık, zaman o zaman değildir ve kalbimizin hızını değiştiren şeyler de aynı kalmamıştır.  Şimdi düşününce, insanın aklı erince fark ediyor, çocukken aslında bizim olmayışının sebebi, pahalı falan olması değilmiş....

Çizgi

Resim
  O sabah, tıpkı ondan önceki tüm sabahlar gibi, evinden çıkıp biraz yürüdükten sonra, soldaki ilk sokağa girip engebeli yokuşu çıkmaya başlamıştı elindeki malzemeleriyle. Yükü ağır değildi ama zahmetliydi taşıması, hele ki o Arnavut kaldırımlı yokuşu tırmanırken.  En fazla on beş - yirmi adım yürümüştü ki, ayağı yolun taşlarına takıldı. Yüz üstü kapaklanırken, ne dosyasını, cetvellerini, ne de sefer tasını koruyamamıştı. Canı yanmıştı bir de. Ayağa kalkıp üstünü başını temizlerken, bir yandan da eşyalarını toplamaya çalıştı. Sefer tasının kapağından sızan yemeğin yağı, tasın dışına ince bir çizgi çekmişti. Başta fark etmese de biraz yürüdükten sonra dizinin acısı yürümesini yavaşlatmaya başlamıştı. Yine de kendini zorladı, derse yetişmesi gerekiyordu. Yavaş da olsa bitirdiği yokuşun ardından sağa dönüp biraz daha yürüdükten sonra otobüse bindi. Çok uzak değildi okul, nasıl olsa yetişecekti.   Yolda giderken, edebiyat öğretmeninin verdiği ödevi yetiştirmesi içi...

Güven Duygusu

Resim
Neden fotoğraf çekeriz? "An"ı hatırlamak için neden belgeye ihtiyaç duyarız? Mutluyuz mesela, ailemizle, dostlarımızla keyifli bir gün geçiriyoruz ve birden "hadi" diyerek fotoğrafları peş peşe çekmeye başlıyoruz. Keyfimizi, çekilen fotoğraflarla pekiştiriyoruz, neden? Çok mu ihtiyaç var fotoğrafa? Zaten mutlu ve keyifli değil miydik, anın kendisini yaşamak yerine neden belgeleme ihtiyacı duyarız ki?   "An"ı "anı"ya dönüştürmek için o filmler ya da dijital veriler şart mı yani? Hepimiz nasılsa gördük, duyduk bütün konuşmaları, kahkahaları.  Yoksa zihn imize güvenmiyor muyuz unutursak diye? Unutmasak bile, bize güven veren somut bir şeylere ihtiyaç duyuyoruz; bizi ikna eden bir şeye... Gözü, kulağı, beyni ve kalbi olan bu "canlı" halimizle, "cansız"dan medet umuyoruz. Hatta bunun için teknolojiyi sonuna kadar kullanıyoruz ve onun geliştirilmesine deli gibi seviniyoruz.  "Cansız" diyoruz da, onu da bizler y...

Hayatın Kokusu

Resim
          Zaman, eşyaları yıpratır, bulunduğunuz mekanları eskitir.  Mesela, bir sandalye 10-20 yıl içinde belki kullanılmaz hale gelir; üzerinde sayısız çizikler, bir ayağı diğerlerine muhalif ve dengesiz, oturma kısmı çökmüş ve zayıf bir iskelet... Veya demirden bir eşya, pas içinde, ilk rengi unutulmuş, kim bilir kaç el değmiş, kaç yağmur ıslatmış, ne yükler taşımış.            Bir oda düşünün, içinde yaşananlar belki bir kitaba, bir filme konu olacak kadar güçlü ve kalabalık mevzular beslemiş.            Güneş ışınları sabah veya akşam üstü bir mekana direkt vurduğu zaman veya ışığın kapalı olduğu akşam vakti kapalı bir ortamda el fenerini yaktığımızda, havada uçuşan toz zerreciklerini görürüz;  "Vay be" deriz, nasıl da fark etmemişiz bunca tozu...  Işığı kapatınca yine yokmuş gibi olurlar, yine unuturuz varlıklarını.  Ama bu onların var olmadığını göstermez. Onlar...